Peki neden kütüphanelere bu kadar uzak bir toplumuz, halk kütüphaneleri neden yaygın değil, kitap okumayı nasıl sevdirebiliriz, üniversitelerde bu konuda hangi çalışmalar yapılıyor? Tüm bunları İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Işıl İlknur Selvi Sert ile konuştuk.
- Küçükken hatırlıyorum
Eskişehir'de her mahallede bir kütüphane vardı. Sobalar kurulu sıcacık, eski
kitap kokan yerlerde burası. Ne oldu kütüphanelerimize? Neden olması gerektiği
gibi her mahallede hiç değilse her semtte bir Halk Kütüphanesi yok?
Halk
kütüphanelerimiz tüm halkı kucaklaması gereken, adeta bir eve benzemesi gereken
yerler. Bugün özellikle Belediyelerimiz çok güzel halk kütüphaneleri
kuruyorlar. Tanıtım eksikliğinden halkımızın buralardan haberi yok. Bazı
belediyeler ise hiç kütüphane kurmuyorlar. Halbuki kültürel görevlerinden biri
de budur belediyelerin. Hemen her ilçemizde ilçe halk kütüphanelerimiz var ve
bunlar Kültür Bakanlığına bağlı yerler oralara yeni yeni mezunlarımız atanıyor
ve daha da güzel hale getirecekler ben inanıyorum. Kurulan kütüphaneleri daha
çok kullandıralım ki, yenileri kurulsun.
- Varolan yerler
yeterli mi sizce?
Tabii
ki yeterli değil. Daha da geliştirilmeli, yenileri açılmalı. Bunlar
kütüphanecilerin özlük haklarının iyileştirilmesiyle de mümkün kılınabilir.
Hele ki en önemlisi halkın baskısıdır. Kim yetkili mercilere gidip “ben
kütüphane istiyorum semtime” diye istekte bulunuyor? Arz-Talep meselesidir bu
biraz da.
-
Neden evimize en yakın halk
kütüphanesine gidip üye olmuyoruz? Bizi sınırlayan şey ne?
Kamu
binalarının soğuk yüzü bizi oraya gitmekten alıkoyuyor . Bunu bana bugün Okuma
Sağanakları: Çocuk isimli ve şu anda Taksim Metrosu Yürüyen Bantlar Sergi
alanında bulunan sergi açılışında Atatürk Kitaplığı Müdür Yardımcısı Ramazan
Elmas söyledi. Kasımpaşa’da Turabibaba Halk Kütüphanesine yakın bir kahveye gitmişler. Demişler ki “burada
bir kütüphane var, biliyor musunuz?” Ama o kadar yakınlar ki bilmemeleri
imkansız. “Bilmiyoruz” demişler. “Gelin size götürelim” demiş Ramazan Bey.
Gelmişler kütüphaneye ve ne kadar beğenmişler… Bizi sınırlayan şey gelmemek,
uzak durmak. O halde kütüphaneciler olarak o kütüphaneleri biz tanıtacağız.
Başka yolu yok.
- Şimdi böyle konuştukça aklıma geliyor, ilkokulda da lisede de düzgün bir kütüphanemiz olmadığını hatırlıyorum. Herkes evinden kitap getirsin derler, evimizde ne varsa götürüp koyardık. Bir okul için her şeyi yaptığınızı düşünebilirsiniz. Eğer okulunuzun bir kütüphanesi yoksa hiçbir şey yapmış sayılmazsınız. Okullar da MEB bağlı yerler. Sizce Bakanlık kütüphane konusunda yeteri kadar bilinçli mi?
Kesinlikle
bilinçli. Güzel şeylerin olması yakındır. Henüz daha atağa geçmedik. Okul
Kütüphanecileri Derneği (OKD) ile çalışmalarımız sürüyor. http://www.okulkutuphanecileri.org/
adresinden bu derneğe ulaşanlara, okul kütüphanesi kurmak isteyenlere biz de yardımcı
olabiliriz. Öğrencilerim de bu konuda seve seve gönüllüler. MEB’e de destek
olmamız gerekiyor. En azından belirli noktalarda okul kütüphanelerini
geliştirmeden hele de oralara bir Bölüm mezunu kütüphaneci atamasını görmeden
bu dünyadan göçmek istemiyorum. En büyük misyonum bir budur bir de Türkiye’ye
okuma alışkanlığı kazandıracak grubun bir üyesi olmak. OKD ile bu işe baş
koyduk.
- Sizce Türkiye'deki
kütüphaneci sayısı yeterli mi?
Yeterli
değil. Çok sayıda mezun veriyoruz ama hepsi atanamıyor. Okul kütüphanelerinde,
halk kütüphanelerinde BBY mezunlarının çalışmasını istiyoruz. İşin ehil ellere
bırakılmasını istiyoruz. Bütün mücadelemiz bunun içindir. Türk Kütüphaneciler
Derneği, tüm şubeleriyle ve genel merkeziyle özellikle İstanbul Şubesiyle bu
işe kendini adamıştır. BBY Bölümlerinden tüm hocalarımız konu hakkında görüşler
bildirmişler, destekler vermişlerdir. Biz kütüphanecilik, arşivcilik, bilgi ve
belge yönetimi camiası olarak biraraya gelirsek bu sorunların üstesinden
geleceğiz. Halkımız da bize destek olacak ve okuyan Türkiye imajına
kavuşacağız. Bunun da başka yolu yok.
- Çok çok üzücü bir
durum var. Benim tanıdığım çok kültürlü, bilgi birikimi olan insanlar dahi
kütüphanecilik eğitimini ve kütüphaneciliği önemsemeyebiliyor. Oysa yurtdışında
kütüphanecilik en önemli ve saygıdeğer meslekler arasında gösteriliyor. Nerede
yanlış yapılıyor? Bu düşüncenin düzeltilmesi için neler yapılabilir?
Demin
de dediğim gibi beraber hareket etmek şart. Bizim mesleğimizde herkes ayrı ayrı
o kadar güzel işler yapıyor ki… Anadolu’daki Kültür Bakanlığına bağlı halk
kütüphanelerinde de, belediye kütüphanelerinde de çocuklara yönelik öyle güzel
çalışmalar var ki… İş gelip tanıtım eksikliğine dayanıyor. Kampanyalar,
etkinlikler yapmalı ve sizin gibi değerli medya mensuplarıyla bunları
paylaşmalıyız. Eski mezunlarımız mesleğimizin çok çilesini çekti. Onları
saygıyla anıyorum. Onlar bir temel hazırladılar genç kütüphanecilere. Tanıtımı
yapacaklar ise genç kütüphanecilerdir. Sosyal Medyayı kullanarak üye
kazanmaları, etkinlik duyurusu yapmaları onlar için çok kolay. Sosyal medyayı
doğru kullanarak zaten var olan güzel hizmetleri tanıtmamız şarttır bence…
- Yine ne kadar üzücüdür ki dünyanın en uzun
süredir yayımlanan İngilizce genel kültür ansiklopedisi Britannica bundan sonra
basılmayacak. 15 senedir iyiden iyiye yok olan ansiklopedi kültürü tamamen
bitiyor. Biz nasıl böyle bir dünya olduk. Bunun tek sorumlusu sizce internet
mi?
Hayatımızda
internet olmasaydı başka bir ortam olacaktı. Binlerce yıl once kil tabletler
vardı şimdi yoklar. Papirüsler vardı şimdi yoklar. Bu dönüşümden korkmamak
gerekli. Elbette ki bu yüzyıl içinde bu
büyük dönüşüm gerçekleşecek. Olmadı bir
sonraki yüzyılda…Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi tarafından büyük
emekle düzenlenen İstanbul’daki kütüphane haftası açılışımızda Prof. Dr. Talat
S. Halman bu konuya o kadar güzel değindi ki… E-kitap diyorlar, buradaki e harfine
elektronik yerine elveda-kitap mı demeliyiz diye o kadar güzel sorular sordurdu
ki bize… Sonucu ezeli-kitap ve ebedi-kitaba bağladı. Onu onaylamamak elde
değil. Kitap hep var olacak. Şekil önemli değil. Şu an bir dönüşüm zamanındayız
ve ikisi de beraber yer alacak hem raflarımızda hem kindle larımızda. Bu
kaçınılmaz. Okuma eylemi hep olacak araçlar değişse de… Ben kitabın değişmesini
istemeyenlerdenim. İkisi birarada olsun diyenlerdenim. Ama dünya hızla
değişiyor ve bizim düşüncelerimize bakmıyor…. Değişime direnemezsiniz.
- Kütüphanelere yapılan
bu bilinçsiz şiddet nasıl önlenecek? Meclis'ten birileri ile irtibata geçip bu
yönde bir çalışma yapılmasını istemeyi düşünüyor musunuz?
Bu
bir savaş değil bence.. Dediğim gibi, kitap ve e-kitap birlikte var olacak uzun
sure. Biz bilgi ve belge yöneticileri olarak, kütüphaneciler ve arşivciler
olarak nasıl bir strateji izlemeliyiz bunu belirlememiz önemli. Yurtdışındaki
kütüphanecilik forumlarında bunlar görüşülüyor. Kimse henüz bu stratejiyi tam
olarak belirleyemedi. Tam bir geçiş aşamasındayız. Meclis ile Türk Kütüphaneciler Derneği Genel
Başkanımız Ali Fuat Kartal sayesinde her daim irtibat halindeyiz. Kendisi Meclis Kütüphanesi’nde
uzman kütüphaneci olduğu için Milletvekillerimizle de devamlı görüşme halinde.
Yoğun bir çabası var. Takdir etmemek mümkün değil. Ancak bu işler 1-2 kişiyle
olmuyor. Halk desteğini almazsak nereye kadar 1-2 kişiyle gidebiliriz ki? Bunun
için de tanıtım şart.
- Son olarak pek
bilinmeyen gözde üniversitelerimizde bulunan çağdaş kütüphanciler ve arşivciler
yetiştiren Bilgi ve Belge Yönetimi bölümünü, hiç tanımayanlar için bir kaç
cümle ile anlatabilir misiniz? Yeni başlayacak gençler bu bölümü neden tercih
etsin?
İstanbul
Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara
Üniversitesi, en eski Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümlerine sahip
üniversitelerimiz. Buralarda yetişen öğretim üyeleri, Kastamonu Üniversitesi,
Atatürk Üniversitesi gibi üniversitelerimizde
mesleğimizi genç nesillere sevdirmek üzere kadrolarını kuruyorlar. Kıbrıs’ta
Yakındoğu Üniversitesi’nde de varız. Atatürk
Üniversitesi gibi bölümü nispeten yeni
kurmuş ve öğrenci alan; Kastamonu Üniversitesi gibi Bölümü kuran ama henüz öğrenci almayan
üniversitelerimiz de var. Her biri birbirinden değerli hocalarımızın olduğu
bölümler bunlar.
Yeni
başlayan öğrencilerime hep söylediğim bir şey vardır: bu bölümü bitirip iyi bir
yere gelmek istiyorsanız bilgisayar ve yabancı dil seviyenizi yükseltecek
çalışmalar yapmalısınız. E-kitap gibi tehditlere rağmen bölümümüz çok önemli ve
değerli. Kimi zaman tehditler fırsata dönüşebilir. Bu geçiş sürecini akıllıca
kullanacak mezunlarımızla, yeni başlayacak öğrencilerimize bir umut olmayı
hedefliyoruz. Değerli hocalarım da bu konuda benimle hemfikirdir diye
düşünüyorum. Bilgi Okuryazarlığı, Yaşamboyu öğrenme etkinlikleri gibi önemli
çalışmalar kütüphane olmadan yapılamaz. Kütüphane olmadan bilgi toplumu
olunmaz. Bizler rehberiz. O google denizinde boğulmamanız için birer can
simidiyiz. Doğru, güvenilir ve gerçek bilgiye kütüphanecilerle, arşivcilerle
ulaşabilirsiniz. Biz de onları yetiştiriyoruz. “Bilgi güçtür” diyen bir Türkiye
için çalışıyoruz ve çalışacağız.
Röportaj:
Ece Eliboloğlu
Bu röportaj Dipnot Tablet'te yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder