8 Haziran 2013 Cumartesi

“ONAYLI PROJEDE AVM YOK” Topçu Kışlası Projesi’nin Mimarı konuştu


Gezi Parkı’nın yıkılıp yerine Topçu Kışlası’nın yapılmasına karşı çıkılması ile başlayan Türkiye’nin en büyük sivil eyleminde bir hafta geride bırakıldı. Tüm bu protestoların çıkış noktası olan Topçu Kışlası’nın mimarı Halil Onur projenin detaylarını Ece Eliboloğlu ile paylaştı. Onur, onaylı projede AVM, Otel, Rezidans, Buz pisti gibi kullanımların yer almadığını açıkladı. Onur ayrıca kışlanın başka bir alanda yapılmasının mümkün olmadığı söyledi.

- Halil Bey, uzun bir süredir sizin projeniz tartışılıyor. Bilmeyenler ya da eksik bilgiye sahip olanlar için projenin detaylarını anlatır mısınız? Siz Gezi Parkı’nın bulunduğu alan için nasıl bir proje hayal ettiniz?
Gezi Parkı’nın bulunduğu alanın bir bölümde Topçu Kışlası adı ile bilinen Askeri Eğitim Yapısı bulunmaktaydı. Sonraları İstanbul’un ilk stadyumu olarak kullanılan bu bina 1939 yılında yıkılmıştı. Şehir Plancı Prost ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar döneminde yıkılan bu kışla alanında, yine Prost imzalı bir projeyle konut-ofis blokları yapılması hedeflenmişti. Bu bloklar yapılamamış, İnönü heykeli için kaide yapılmış, boş alan ise park olarak düzenlenmişti.

Proje programı çerçevesinde; Prost dönemi park ile birlikte yaşayabilecek, yani farklı kültür katmanlarını birlikte değerlendirecek sosyal-kültürel amaçlı bir kullanım öngörülmüştü. Bu arada Taksim Meydanı ile Taksim Gezisi arasında zamanla oluşan bağlantısının, ilişkisinin kesintiye uğramadan devam etmesi amaçlanmıştı.

Yayalaştırılan İstiklal Caddesi ve yayalaştırılan Taksim Meydanı aksını güçlendirecek bir cazibe noktası, her türlü kültürel ve sosyal amaçlı, kullanılabilir bir kültürel etkinlik alanı hedeflenmişti.

- Bu projeyi çizerken neler gözettiniz, hangi noktalara dikkat ettiniz?

Bu projeyi çizerken tüm kültürel katmanların, her dönemin nitelikli uygulamasının bir arada yaşaması, yeşil doku ve ağaçların maksimum korunması gözetilmiştir.

“ONAYLI PROJEDE AVM YOK”
- Peki siz bu projenin mimarı olarak projeyi nasıl adlandırıyorsunuz? Burası bir Kültür Merkezi mi olacak, AVM mi olacak?
İlgili kurumlara sunulan ve Kültür Varlıkları Koruma Yüksek Kurulu tarafından onaylanan projede görülebileceği gibi;

Projede asıl fonksiyon Şehir Tarihi Müzesidir.

Toprak üzerindeki 22.000m2 inşaat alanının 13.500 m2’si Müzeye ayrılmıştır. Toprak üzerindeki alanların, diğer bölümleri sanat galerileri, Sergi Salonları, Kafe- Kitapevleri ve Satış birimlerine ayrılmıştır. Yer altındaki alanlar müze depoları, teknik bölümler ve otopark olarak değerlendirilmiştir. Bunların dışında Onaylı Projede AVM, Otel, Rezidans, Buz pisti vb. kullanımlar yer almamaktadır.

Onaylı Projede yer almayan ancak kullanım önerisi olarak dile getirilen, perspektif olarak sunulan buz pisti önerisi avlunun küçük bir bölümünde kış zamanlarında geçici olarak kurulup kaldırılabilecektir.

Bu fonksiyon, avlu için düşünülen Konser, Panayır, Toplantı vb. sayısız sosyal ve kültürel etkinliklerden sadece bir tanesidir. Alternatif bir öneridir, gerekli görülürse yapılmayabilir.

- En çok tartışılan konu yeşil alan bırakılmaması ve ağaçların sökülmesi… Ağaçlar koruma altına alınamaz mıydı? Yapılacak projede yeşil alan olacak mı?

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Raporunda da Belirtildiği gibi;
1-) Gezi Parkında 563 adet ağaç tespit edilmiştir. 465 adet ağaç yerinde korunmaktadır. Avlu ise yaklaşık 17.000m2 dir. Avludaki tüm ağaçlar ve yeşil doku hiç dokunulmadan aynen korunmaktadır
2-) Kışla Binası yerinde toplam 98 adet ağaç bulunmaktadır.
3-) Bu 98 adet ağaçtan; 76 adedinin çapı 40 cm altındadır. 10 adedinin çapı 40-50 cm arasındadır. 12 adedinin çapı 50 cm. üzerindedir.
4-) Yine Orman Fakültesi raporuna göre; ‘ Ağaç nakillerinde başarısızlık riski; çap kalınlığı 20 cm’in üstünde olan ağaçlarda önem kazanır, 30 cm’i geçtiğinde daha önemli hale 50 m’den sonra ise kritik hale gelmektedir.’
5-) Üstte belirtilen alanda taşınması kritik durumda 50 cm. çapını geçen 12 ağaç bulunmaktadır.
6-) Bu 12 adet ağacın taşınması içinde tüm imkanlar değerlendirilebilir.

“KIŞLANIN BAŞKA BİR ALANA YAPILMASI MÜMKÜN DEĞİL”
- Projenin mimarı olarak değil de dışarıdan bir göz ile baktığınızda bu projenin tam da bu alana yapılması gerekiyor muydu yani buraya yapılmasa olmaz mı? Proje için başka bir alan seçilemez miydi sizce?
Taksim Topçu Kışlası Koruma Kurulunun 09.02.2011 tarih ve 4225 nolu kararı ile tescil edilmiştir. Mevzuata göre tescil edilen bir bina için izlenmesi gereken yolu 660 sayılı ilke kararı tanımlamaktadır; 660 sayılı ilke kararında “ Korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen ve tescil edilmesine ilişkin gerekli özellikleri taşımasına rağmen elde olmayan sebeplerle tescili yapılmamış ve/veya herhangi bir nedenle yitirilmiş olan yapının, kendi parsellerinde daha önce bulunduğu yapı oturum alanında, eski cephe özelliğinde, aynı kitle ve gabaride kapsamlı restitüsyon etüdüne dayalı rekonstrüksiyon uygulamasının koşulsuz sağlanmasına” ifadeleri yer almaktadır.

Bu nedenle Kışlanın başka bir alanda yapılması mümkün değildir.

İki proje hazırlanmıştır. Birincisi Restitüsyon projesidir. Bu proje binanın orijinal halini gösterir. Belgeler, bilgiler, fotoğraflar değerlendirilerek hazırlanır. Tüm tescilli yapılar için zorunlu bir aşamadır. Uygulamaya esas değildir, tümüyle bilimsel bir çalışmadır. Hazırlanan ikinci proje ise Avan proje, Fikir projesidir. Bu proje ile herhangi bir inşai faaliyete ve ağaç taşınmasına başlanması söz konusu değildir.

İNŞAATA BAŞLANABİLMESİ İÇİN BELEDİYELERDEN ONAYLANMASI ZORUNLU”
- Proje şu an ne aşamada? İnşaat çalışmalarına ne zaman başlanılması düşünülüyor?

İnşaata başlanabilmesi için, detay projeleri hazırlanması, ilgili koruma kurullarından ve ilgili belediyelerden onaylanması, inşaat ruhsatı alınması zorunludur. Henüz bu projelerin hiç biri hazırlanmamıştır.

Bu röportaj Dipnot Tablet'te yayınlanmıştır.

Dünya Tarihini Değiştiren “Çanak Çömlek”ler!

Eski ile yeninin devran ettiği eskinin mi yeniye, yeninin mi eskiye yenik düştüğünü anlayabilmenin güç olduğu mühendislik harikası bir proje ile 8500 yıllık teknolojinin karşılaşması: Yenikapı Kazıları

Yenikapı Kazıları’nı birçok vatandaş Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Çanak, çömlek yüzünden Marmaray Projesi gecikti” sözleri ile tanıdı. Arkeoloji dünyasını ayağa kaldıran bu sözler sonrasında televizyonlarda günlerce arkeoloji ve kazılarda bulunan kalıntılar konuşuldu. Türkiye vatandaşı Başbakan’ın çanak çömlek dediği ancak dünya tarihini değiştiren buluntular ile böylece tanışmış ve tarihe bir nebze de olsa tanıklık etmiş oldu!

Türkiye tarihinin en kapsamlı arkeolojik kazısı olan Yenikapı Kazıları’na 2004 yılında 4 ayrı bölgede 58.000 m2’lik alanda başlandı ve Roma İmparatoru I. Constantin (M.S. 379-395) tarafından yaptırılan antik dünyanın en büyük limanı Theodosius Liman Kompleksi bu bölgede çıkarıldı. Böylece dünya tarihi bugüne kadarki en geniş batık grubu olarak görülen 36 adet geminin de sahibi oldu.

Marmara Denizi Bir Tatlı Su Gölüydü O Zamanlar
Türkiye’nin en iyi 60 arkeoloğunun görev yaptığı kazılarda bulunan gemiler, neredeyse yeni bir çağ başlattı. Kazılara devam ettikçe limanın tabanında, kum, çakıl ve taş birikintisi altında, bu kentin bilinen ilk sakinlerine, başka bir deyişle günümüzden sekiz bin yıl önce, Marmara Denizi’nin bir tatlı su gölü olduğu dönemde, bu alana yerleşmiş olan Neolitik Dönem insanına ait buluntular gün ışığına çıkarılmaya başlandı. O dönem yaşamış insanların yaptıkları konutlara ait izler, pişmiş toprak ve taştan yapılmış çeşitli aletler ile dünyada bugüne kadar tespit edilmiş en eski ahşap aletler bu kazılarda ortaya çıkarıldı. Ok, yay, kano küreği gibi buluntular dünyanın en eski ahşap eserleri olarak korumaya alındı. Dokuz yıldır süren işte bu kazılarda neolitik dönemden başlayıp kesintisiz olarak günümüze kadar ulaşan ve kent tarihine ışık tutan 38 binden fazla envanterlik eser belgelendi. Tüm bu eserler bulunduktan sonra belgelendi, tek tek fotoğrafları çekildi ve restorasyon ekibine bakımları yapılmak üzere teslim edildi. Şu anda tamamı İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmek üzere muhafaza ediliyor.

İlk İstanbullular’ın Ayak İzleri Bulundu
Ayrıca Neolitik dönemde yaşamış insanlara ait mezarlar ile neolitik dönem İstanbul’un ilk yerlilerine ait binlerce ayak izi bulundu. Theodosius Limanı katmanı altında ilk İstanbullular’ın iskeletlerine rastlandı. Bu buluntular sadece Anadolu tarihine değil, Avrupa tarihine ışık tutacak bilimsel özellikler içeriyordu. İstanbul’un bilinen tarihi bir anda tepetaklak oldu, çünkü bu bulgulara göre İstanbul’da yaşam 2700 yıl önce değil, 8500 yıl önce başlamıştı.

Şehrin MÖ. 7.yy’da Megaralılar tarafından kurulduğu efsanesi de yıkıldı. Neolitik Dönem yerleşmesinde elde edilen sonuçlara göre, Anadolu kültürünün İstanbul üzerinden Avrupa’ya geçtiği kesinleşti. Türkiye basınında çok ilgi gösterilmese de dünya basınının odak noktası bir anda bu kazılar oldu.

Kazılar tam gaz devam ediyor… Yine bu hafta Başbakan Erdoğan’ın gündeminde işte dünya tarihine ışık tutan bu kazılar vardı! Erdoğan “Bizi içeriden vurmasalardı 4 yıl önce Marmaray’ı açacaktık” diyordu. Marmaray 4 yıl gecikti ama bu dört yılda dünya tarihine, dört adım daha yaklaşıldı. Bilim dünyasında yeni bir çığır açıldı. Kazılarda bulunan eserler sadece Türkiye’nin kültür mirasına değil, evrensel mirasa ait olduğu için çok ama çok büyük önem taşıyor.

Yani Marmaray kazıları bizim fark edemediğimiz ve küçük bir adım olabilir ama insanlık için gerçekten çok büyük bir adım.

Bu yazı Dipnot Tablet'te yayınlanmıştır. 

1 Mart 2013 Cuma

Kimse ne yaptıklarını bilmiyor! Kim bu yaşam koçları?




Kimi zaman bir televizyon programında kimi zamansa yeni bir kişisel gelişim kitabının tanıtımında görüyoruz ‘Yaşam Koç’larını… 1960’lı yıllarda ABD’de kurumlarda kullanılmaya başlanan bu kavram yaklaşık 10 senedir bizim de hayatımızda. Kimse tam olarak ne yaptıklarını bilmiyor. Birçok insan psikologlar ile yaşam koçlarını karıştırıyor. Peki kim bu yaşam koçları, nasıl bir eğitimden geçiyorlar, kimlerin koçu oluyorlar, ne kadar para kazanıyorlar? Yaşam Koçu ve İletişim Uzmanı Yavuz Gündoğan ile Yaşam Koçluğunu konuştum.  İşte tüm bilinmeyenleri ile “Yaşam Koçları”…


- Yavuz Bey sizi biraz tanıyabilir miyiz? Yaşam koçu olmak için ne gibi eğitimler aldınız?
Profesyonel Yaşam Koçu ve İletişim Uzmanı olarak çalışıyorum. İstanbul Üniversitesi’nde iletişim ve sosyoloji okudum. Ardından aynı üniversitede iletişim öğretmenliği yüksek lisansı yaptım. İlk göz ağrım olan gazetecilik mesleğine 2005 yılında CNN Türk’te başladım ve 5 yıl süreyle çeşitli görevlerde bu mesleği yaptım. Son görevim CNN Türk Haber Merkezi’nde yazarlıktı. İlk olarak kurum bazında çalışmalarım oldu ve şirketlere iletişim konusunda danışmanlık yapmaya başladım. Daha sonra öğrencilik yıllarında merak saldığım pedagoji ve gelişim psikolojisi üzerine çalışmalar yaptım. Bu aşamada koçlukla tanıştım ve alanında öncü bir kuruluş olan ID International Coaching’den profesyonel koçluk eğitimi aldım. Profesyonel olarak koçluğa başlamam ise bundan sonraki süreçte oldu. Aldığım eğitim ICF’in (International Coach Federation) belirlediği standartta ve etik kurallar çerçevesinde belirlenmiş uygun bir müfredatı içeriyor. Eğitim sırasında önceliğimiz her zaman meslek standartları ve etik kurallar oldu.

- Öncelikle nedir “yaşam koçluğu”?
Bizler bu soru ile her karşılaştığımızda koçluğun ne olmadığını anlatarak işe başlıyoruz. Size de söylemem gerekirse koçluk, akıl vermek, terapi yapmak, yol göstermek, eğitim vermek ya da arkadaşça yapılan bir sohbet değil! Yaşam koçluğuna göre insan doğuştan yaratıcı, becerikli ve ihtiyaçlarına olan cevaplara ulaşabilecek kapasitede. Yani bir koç asla danışanına akıl vermez çünkü onun buna zaten ihtiyacı olmadığını bilir. Bu anlamda koçluk danışmanlık, akıl hocalığı, terapi, eğitim vb. disiplinlerden farklılaşır. Çünkü koçluk danışana kendi çözümlerini bir hap halinde vermek yerine doğru ve etkili sorular yolu ile bu çözümleri buldurur. Koçluk genel bir tanımla, kişinin şimdi bulunduğu nokta ile gelecekte varmak isteği nokta arasındaki süreyi kısaltmak ve belirli bir hedef doğrultusunda onu her zaman o yolda tutma işidir. Koçluk bir keşif yolculuğudur; kişiye kendi potansiyellerini ve mevcut kaynaklarını keşfettirir. Yaşam koçluğu, yaşam tasarımıdır. Daha kaliteli, daha dengeli, daha sağlıklı yaşamak isteyen danışanlar için bir tasarımdır.

- Kimler daha çok yaşam koçu tutuyor?

Özelikle belirli bir yaş aralığı ya da cinsiyet vermek çok zor. Bu bazen, gelecekteki mesleğini belirlemekte zorluk geçen bir öğrenci de olabiliyor, mevcut kariyerinde yükselmek ya da yeni bir alana yönelmek isteyen bir profesyonelde. Kısacası hayatında köklü bir değişiklik isteyen herkes koçluk desteği alıyor. Bu destek iş, kariyer, ilişkiler, kişisel gelişim vs. gibi hayatın her alanını kapsıyor. Danışanlar koçluk ile birlikte içinde bulunduğu yapıyı çözüp, bunu oluşturan dinamiklerin farkına varmış olarak görüşmeden ayrılıyorlar. Kaynaklarını fark eden danışan için ise hedef artık o kadar uzakta durmuyor. İlişki tamamen danışanın istediği sonuçları almak üzerine odaklanmış olduğu için görüşmeden almak istediklerini alarak ayrılıyor. Bu durum da yaptığımız işin en keyif verici yanı.


- Kendini yaşam koçu olarak tanımlayan çok kişi var. Öyle ki bu bazen dizilerde alay konusu bile oldu, biz kime inanmalıyız?

Koçluk artık bir ihtiyaç haline gelmiş durumda ve bu yeni ihtiyacın kamuoyunda bilinirliği oldukça az ve açıkçası çok doğru referansları da olduğu söylenemez. Burada ise görev, mesleği etik kuralları doğrultusunda öğrenen ve yapanlara yani bizlere düşüyor. Koçluktaki etik kuralların başında, kişiyi asla kendimize bağımlı hale getirmememiz gerektiği ilkesi yer alır. Koçluğun asıl amacı kişiye akıl vermek değil onun kendi hedefini belirlemesini ve bu hedefe ulaşmak için çalışmasını sağlamaktır. Yani merkezde danışan vardır ve zaten o kendi kendine yetebilecek düzeydedir. Günümüzde yaşam koçluğu adı altında yıldız falı bakan, kurşun döken, enerji gönderen insanlar da var. Bu tarz uygulamalar bırakın kişinin kendi cevaplarını bulmasını onu bir bağımlı haline getirebilir. Bu işleri gerçek anlamda yapan insanlar da yaşam koçuyum diye çıkmıyor zaten. Böylelerine saygım sonsuz ama koçluğun bu tarz inanış ya da uygulamalar içinde yeri yok ve asla olamaz. Koçluktaki amaç danışana kendi çözümlerini buldurmak, onları kendi yaşamlarının lideri haline getirmektir. Hayatında köklü bir değişiklik yapmak ya da bir hedef doğrultusunda ilerlemek isteyen kişiler zaten bu işi profesyonel olarak yapan koçlara çeşitli yollardan ulaşıyor.

- Koçluk ve psikologluk çok karıştırılıyor. Aradaki ayrımı siz nasıl koyuyorsunuz?

En başında söylediğim gibi koçluk bir seans ya da terapi değildir. Danışanlar kendini iyi hissetmek ya da mevcut ruh halinden çıkmak için değil hedeflerine ulaşmak için bize gelirler. Koçluk psikologluk değildir… Bizler kişilere bir reçete vermiyoruz. Belirtmekte fayda görüyorum ki koçlar sağlıklı insanlarla gelecek odaklı çalışır.

- Mutsuz olan bir insan size gelince onun için neler yapıyorsunuz? Nedir yaşam koçunun bu anlamdaki görevi?

Mutsuz insandan kasıt, hedefini bulamamış ya da o hedefe nasıl gideceğini bilemeyen ve bunun verdiği kafa karışıklığı ile mutsuz olmuş kişilerse doğru yerdeler. Bu konuda önce kişiyi tanırız ve ona zirve deneyimler yaşatarak bu güne kadar yaptığı işlerde onu başarıya götüren değerlerini sistemleştirir ve büyük gündemini belirleriz. Bu koç ve danışan arasında bir ortaklıkla olur. Bizim buradaki fonksiyonumuz uygun teknikleri kullanarak kişinin kendine bir yol çizmesini sağlamaktır. Hedef belirlendikten sonra kişiyle birlikte bir keşfe çıkarız bu keşif danışanın kendine yaptığı bir yolculuk olarak ta nitelendirilebilir. Yolculuktan bir valiz dolusu hediye ile döndüğünde kendisi bile şaşıracaktır. Bu yolcukta koç profesyonel bir yol arkadaşı olarak da düşünülebilir. Bütün bunlardan sonra önemli olan ise danışanı bu gündemde tutmaktır. Bunun için NLP ve Quantum gibi tekniklerden de yararlanırız.

- Birçok yaşam koçu kuantumu da kullandığını söylüyor. Siz kuantumu nasıl kullanıyorsunuz?

Quantum koçlukta kullanılan tekniklerden sadece biridir. Quantuma göre evrende her şey sonsuz ve sınırsızdır ve insan bu sistemde sınırsız kaynaklara ve bolluğa sahiptir. Quantum yaşamımıza yön verebilmek için evrenin sırlarını keşfetmeyi ve bu sırları doğru şekilde kullanmayı öğretir. En basit söylemle, başarılarımızın hepsinin altında büyük bir istek ve inanç olduğunu görebiliriz. Ancak bazen isteklerimizi sabote eden içten gelen güçlü bir ses vardır. Bizler içimizdeki bu sesi engellemek, doğru düşünmek ve amaçlarımız doğrultusunda doğru eylemlerde bulunmak için quantumu kullanırız. Quantumun koçluğa faydası, kişiyi hedefine kenetlemek ve hedeften çıkmasına sebep olacak içsel ve ya dışsal sabotajlara karşı büyük bir inanç ve kararlılık sergilemesini sağlamaktır. Aynı zamanda kişiyi mutlu edecek ve keyiflendirecek uygulamaları içerir. Aynı şekilde NLP’de kullanılan yöntemlerdendir. Bununla da hayatınızda kalıcı ve köklü değişiklikler sağlamak mümkündür. Koçluk bir çok metodu içeren bir yapıdır ve hedef kişiyi cevaplarına ulaştırmaktır.

- Bir insan yaşam koçsuz istediklerini hayata geçiremez mi? Ben neden yaşam koçu edinmeliyim? Yaşam koçu olan insan güçsüz insan mıdır?

Koçluk insanın doğuştan mükemmel ve eşsiz olduğunu kabul eder! Dolayısı ile profesyonel bir koçluk alan kişi asla güçsüz olarak değerlendirilemez. Zaten böyle bir düşünce koçluk anlayışına ters düşer… Hepimizin hayatta karşılaştığı zorluklar vardır. Bu zorluklar gün içinde; yolda, işte, evde, sporda hatta tatilde bile kafamızı meşgul eder. Bu meşguliyet bazen asıl hedefimize kenetlenmemizi engelleyebileceği gibi hedefimizden uzaklaşmamıza da neden olabilir. Hepimiz olumsuzluklara takılma eğilimi gösteririz. Örneğin, sayısız güçlü yönlerimiz vardır ancak sadece başarısız olduğumuz tek bir konuya takılıp kalır ve elde olan onlarca değerleri görmezden gelebiliriz. İşte burada koçluk desteği almak aynaya bakmak gibidir. Koç danışanın potansiyeline odaklanır, danışana ayna tutar, güçlü yanlarını fark etmesini, kaynaklarını kullanmasını ve hedefe en kısa yoldan ulaşmasını sağlar. Koç ve danışan arasında kurulan bu ilişki, danışanı geliştirir ve performansını artırır. Zaman, para, enerji gibi kaynaklardan da tasarruf sağlanmış olur. Bir koçla ya da koçsuz zaten istediklerini hayata geçiren yine insanın kendisi olacaktır. Bir koç ile birlikte danışan kendine baktığında güçlü yönlerini ve sınırlarını görebilir, ne istediğini, neden korktuğunu ve onu neyin motive ettiğini ve neyin durdurduğunu, amaç ve vizyonlarını ve nerede kendini engellediğini keşfeder. Koç ona kendini gösterecek soruyu sorana kadar cevabı hiç aramamış bile olabilir. Koçluk sayesinde kişisel körlük ortadan kalkacağı için mevcut duruma farkındalık kazanılır. Bu farkındalık ise danışanı hedefine kilitler.

- Koçluk desteği almak isteyen biri ne kadar bir bütçe ayırmalı?

Bu konuda net bir rakam vermek zordur. Bu, desteği almak isteyen kişilerle çalışmak istedikleri koçlar arasındaki anlaşmaya göre şekillenir. Piyasada koçluk görüşmeleri ortalama 200 TL ile 500 TL arasında bir fiyata sahiptir.